I- KONUNUN TAKDİMİ
İşçi-işveren münâsebetleri ve işçilere tanınan hakların bütün ayrıntılarıyla değişik ilmî meclislerde tartışıldığı günümüzde, işçinin en önemli hakları arasında yer alan istirahat, ta'til ve ibadet hakkının da, böylesine bir ilmî toplantıda tartışılması birçok açıdan önem arz etmektedir. Evvela, günümüz iş hukuku mevzuatı, batı menşe'li olduğundan, işçinin en basit ihtiyaçlarını düzenleme yoluna gittiği halde, ibadet hakkı gibi kudsî bir mana ifade eden en tabü hakkından bahsetmemiştir. Bu, uygulamada ve doktrinde tartışmalara yol açmıştır. İşçinin ibadet hakkıyla lâiklik prensibi arasında doğrudan irtibat kurulması ise bir başka konudur. İkincisi, işçinin istirahat, ta'til ve ibadet hakkının eski hukukumuzda nasıl tanzim edildiğini araştırmak ta, hem hukuk tarihimiz açısından ve hem de % 99'u müslüman olan işçilerimizin vicdan huzuru açısından önemlidir. Bu sebepledir ki, biz bu yazımızı böylesine önemli bir mevzuun eski ve yeni hukukumuzda nasıl düzenlendiği ve tatbikatta nasıl bir şekil aldığını tetkike tahsis etmiş bulunuyoruz.
Makalenin asıl konusuna girmeden önce şu hususun bilinmesinde fayda mülâhaza olunmaktadır: Eski hukukumuzda ecîr-ı has denilen ve sadece işverenin çalışma şartıyla kayıtlı bulanan ücretli diye ta'rif edilen mefhumun, günümüz hukukunda farklı kavramlarla ifade edildiğine dikkat etmek gerekir.[1] Eski hukukumuzda ecîr-i has ta'biriyle ifade edilen mâ nânın şumulüne, günümüz hukukundaki bağımlı işçiler dahil olduğu gibi, kamu hizmetlerini daimî bir statüde sürekli olarak ifa eden memurlar da dahil bulunmaktadır. Zira devlet memurlarının hepsi de hükmî bir şahıs olan devletin ecîr-i hassıdırlar.[2] Günümüz hukukunda bağımsız olmayan işçilerin özel hukukunu iş hukuku tanzim etmektedir. Devlet memurlarına ait hükümler ise, idare hukukunun konusunu teşkil etmektedir[3]. Bağımsız işçiler diye de ifade edebileceğimiz ve Mecelle'nin, işverenden başkasına işlememek şartıyla kayıtlı bulunmayan ecîr-i müşterekler ise, yazımızın konusu dışındadırlar. Zira bunlar, istirahat, ta'til ve ibadet haklarını kendi iradeleriyle istedikleri gibi düzenleyebilirler[4]. O halde makalemizin konusunu, günümüzdeki ma'nasıyla işçi ve memurların istirahat, ta'til ve ibadet hakları teşkil edecektir. Önce eski hukukumuzdaki yani İslâm hukukundaki ve özellikle Osmanlı tatbikatındaki durumu görelim.